30 Ekim 2012 Salı

ayşe Ucuz albüm sırları

Kıbrıs dönüşü magazincilere yakalanan Ayşe Özyılmazel, ayak üstü albüm maliyetlerini düşürmenin sırrını paylaştı. 



Reklamcı Ali Taran’la yaşadığı sansasyonel evliliğiyle gündemden düşmeyen şarkıcı, gazeteci ve yazar Ayşe Özyılmazel, Kıbrıs dönüşü havalimanında görüntülendi. Elindeki tek vaziliziyle objektiflere takılan Özyılmazel, tatilin kendisine yaramadığını Kıbrıs’ta yorgun düşüp grip olduğunu söyledi. Albüm hazırlığı içinde olduğunu da sözlerine ekleyen Özyılmazel, “Şu an albümün şarkı sözlerinin yazım aşamasındayım. En fazla bir ya da iki şarkı alacağım. Yalın ve Gülşen’le görüşüyorum. Benim albümlerim sanıldığı gibi pahalı ve maliyetli olmuyor ben de yeri geliyor onlara şarkı veriyorum” diye konuştu.

Haber Kaynak ; Magazin Haberleri

Bayram bitti dönüş başladı

Muhteşem Yüzyıl’ın Hürrem Sultan’ı Meryem Uzerli, sevgilisi Can Ateş’le çıktığı Almanya tatilinden döndü. 



Atatürk Havaalanı'nda tanınmamak için şapka takan Uzerli, yine de magazincilere görüntü vermekten kurtulamadı. Uzerli'nin sportmen kişiliğiyle tanınan Ateş'le beraberliğinin ardından bol bol spor yaparak fazla kilolarından kurtulması ayrıca dikkat çekici.

29 Ekim 2012 Pazartesi

Reklam iması


Tuba ÜnsalWilma Elles ile Kerem Göğüş’ün reklam ilişkisi yaşadığını ima etti 



Magazin Haberleri
Son dönemin popüler çifti Wilma Elles ile Kerem Göğüş ilişkisine Tuba Ünsal'dan ilginç bir yorum geldi. Ünsal, bir gazetede yazdığı köşesinde; şu itirafta bulundu: "Geçtiğimiz yıllarda Kerem Göğüş'ün nişanlısı beni işadamıyla tanıştırmak için uğraşmıştı."

Göğüş'ü nazik bir şekilde reddettiğini söyleyen Ünsal, işadamı ile Wilma Elles ilişkisinin de reklam olduğunu şu sözlerle ima etti: "Onları yan yana görünce çok şaşırdım ve bu aşkın reklam olduğunu düşündüm."

Asena silikonları yeniledi


Asena yeni görünümüyle Kıbrıs’ta boy gösterdi. 

Magazin Haber Servisi

Asena’nın Kurban Bayramı’ndaki adresi Kıbrıs’tı. Ünlü oryantelin yenilenen silikonları ister istemez dikkatlerden kaçmadı.

Ünlü oryantal, Girnede bir otelde sahneye çıktı. Kısa bir süre önce göğüslerindeki silikonları yenileyen Asena, seksi kostümüyle en kıvrak danslarını sergiledi ve izleyenleri büyüledi.

Saç mankeni


“Umutsuz Ev Kadınları” dizisinin Elif’i Ceyda Düvenci, Uğur Alevyılmaz Hair Design’ın 2012-13 sonbahar/kış saç trendleri için modellik yaptı 


Magazin Haber SERVİSİ

Düvenci, birbirinden çarpıcı saç modelleriyle Tamer Yılmaz’ın objektifine poz verdi.

Bende Hayvan severim


Son zamanlarda verdiği kilolarla gündemde olan Hadise, sahneye kürk ve şortla çıktı.
 


Magazin Haber Servisi

Bayram boyunca Bülent Ersoy, Serdar Ortaç gibi tanınmış sanatçıların sahneye çıktığı Girne Cratos Otel’de sahneye çıkan Hadise, bir günlüğüne geldiği Kıbrıs’ta Cratos Otel’de sahneye çıktı. Bayramın birinci gününü ailesi ile geçirdiğini söyleyen Hadise, ‘Kıbrıs’a pek çok kez geldim ama gezme fırsatım olmadı, bir dahaki gelişimde gezmeyi düşünüyorum’ dedi.
İMİTASYON KÜRK GİYİYOR
Sahneye çıkmadan üzerindeki kürkün hayvanseverler tarafından tepki çekebileceğinin hatırlatılması üzerine Hadise, ‘Bu imitasyon, gerçek değil ben de bir hayvanseverim’ dedi. Sahnede kendisini izleyen hayranlarına yaklaşabilmek için kendisine has oturuşunu yapan Hadise, ‘Kilo verdim, çok mutluyum, kaç kilo verdiğimi sormayın’ dedi.

28 Ekim 2012 Pazar

Sevişirken yakalandı


20 yaşındaki ekran yıldızı sabaha karşı sokakta sevişirken yakalanınca ne yapacağını şaşırdı. 

Magazin Haber Servisi



İngiltere'de yayınlanan The Only Way Is Essexadlı yapımın en sakin veözel hayatıyla öne çıkmayan oyuncularından James Bennewith, bir kaçgece önce bir Cadılar Bayramı partisine katıldı.Essex'teki bir gece kulübünde eğlenen Bennewith daha sonra yanında bir sarışın kadınladışarı çıktı. Çift, önce uzun uzun öpüştü. Bennewith ve yanındaki genç kadınalkolün de etkisiyle kendilerinde geçip sevişmeye başladılar. İkili fotoğraflarının çekildiğini anlayınca paniğe kapılıp hemen toparlandı. James Bennewith dizlerine kadar indirdiği pantolonunu düzeltip yanındaki sarışın kadını da geride bırakıp hemen olay yerini terk etti.

Magazin Hattı


Magazin Hattı bugünde dolu dolu yayın akışımızla sizlerle birlikte... 



Magazin Hattımızda son dakika magazin haberleri ile gündemde olan ünler, hangi mekanda eglencelerini sürdürüyor, hangi mekanda kaçamaklık yapıyor hepsinimagazin d farkı ile izlemeye devam edin. Etkinlik bölümmüzlede siz degerli magazin d okuyurcularına kim hangi sahnede yer aldıgını paylaşıyoruz.

ADRİENNE BAİLON


Adrienne Bailon, New York’ta katıldığı bir gecede kıyafetinin altına iç çamaşırı giymeyince olanlar oldu.








Haber Kaynak; www.magazind.net

Bu haftaki konuğumuz Pınar DİKİCİ


Magazin D bu haftada sizlere Pınar DİKİCİ ile röportajımız 




Değerli okurlarımıza merhaba. Bu hafta röportaj konuğumuz ünlü oyuncu Pınar DİKİCİ.
Aslan SAYIM'ın özel röportajı
Aslansayım@magazind.net

Haber Kaynak ; www.magazind.net

Siyah kadınla beraber olmadım


Ülkemizde de bir dönem futbol oynayan ünlü sporcu, bir dergiye verdiği röportajda yine çok konuşulacak laflar etti. 




 Fransız olan ve 2000 yılında Beşiktaş’a gelen Pascal Nouma futbolu bırakmış olmasına rağmen ülkesine dönmedi. 10 yıldır İstanbul’da bir Türk gibi yaşıyor. Halk da Pascal’ı çok seviyor.
‘Eski eşim de beyazdı’
Beyaz kadınların zenci erkeklere merakı ya da tam tersi olabilir. Bu bir tercih meselesi. Ben kendi adıma konuşacak olursam hayatım boyunca tek bir siyah kadınla beraber olmadığımı söyleyebilirim. Denk gelmedi ama öyle bir durumla hiç karşılaşmadım. Eski eşim de beyaz bir kadındı.
‘Sünnet aile geleneğimiz’
Oğlumu sünnet ettirdim. Ben de bebekken sünnet olmuşum, hatırlamıyorum bile. Sünnet meselesi konuşulanın aksine yeni bir durum değil yani. Tüm ailemin erkekleri sünnetli zaten. Hem ailemizde böyle bir geleneğin süregeliyor olması, hem de hijyenik sebeplerden dolayı ben de oğlumu sünnet ettirdim. Ailemde böyle bir geleneğin yaşatılıyor olmasının sebebi bir ihtimal çok çok eski dönemlerde, belki dedelerimin dedelerinde Müslümanlığın olmuş olmasıdır. Köklerimin bulunduğu yerde yani Kamerun’da halkın yüzde 40’ı Müslüman ve yüzde 60’ı Hıristiyan, bu sebeple atalarımda belki Müslümanlığı benimsemiş insanlar olabilir diyorum.
‘İnce, uzun topuklu ayakkabı fetişistiyim’
Kadınların ayakkabılarına karşı da büyük bir ilgim var, büyük bir ayakkabı fetişisti sayılabilirim. Bir kadına sadece güzel ayakkabıları olduğu için bile aşık olabilirim. Özellikle ince, yüksek topuklu ayakkabılar beni benden alıyor.
‘Kanseri yendim, anladım ki hayat mutlu olmak için yaşanıyor’
Öte yandan 2003 yılında kanser hastalığına yakalandıktan sonra hayatın çok kısa ve dolu dolu yaşamaya değer olduğunu anladım. Ölmeden önce çok mutlu yaşamak istediğime karar verdim. 8 ay boyunca kemoterapi ve radyoterapi tedavisi aldım ve kanseri yendim. Hayatı keyifle yaşamak istiyorum. Burada çok mutluyum, olmak istediğim yer burası ve bu sebeple Türkiye’deyim.

GEl pisi pisi pisi!


Black Eyed Peas grubunun solisti Fergie, Cadılar Bayramı kostümünü hayranlarına gösterdi 




Dünyaca ünlü Black Eyed Peas grubunun solisti Fergie,genellikle sahnede veya video kliplerde giydiği riskli giysileriyle adından söz ettirir. Güzel şarkıcı bu kez de Cadılar Bayramı kostümüyle adından söz ettirecek gibi görünüyor.

Helloween kostümünü grubun Twitter sayfasından 476 bin takipçisi ile paylaşan Fergie, giydiği kaplan kostümüyle beğeni topladı.


Haber Kaynak; www.magazind.net

Çocuğumla sınandım

Ceyda Düvenci blog yazamaya başladı. İlk yazısı duygu yüklüydü 




Umutsuz Ev Kadınları dizisinde oynayan Ceyda Düvenci de blog yazarı oldu. Düvenci, Sihirli Kanatlarım adlı blog'undaki ilk yazısında yaşadığı zorlukları anlattı. İki yıl önce zor bir doğum yapan ve bebeği aylarca hastanede kalan Ceyda Düvenci yazısında, "Hayatımın en zor 2 yılını atlattım, derin yaralarla... Çocuğumla sınandım, sevdiklerimi kaybettim ardı ardına, güçsüz, nefessiz kaldım" şeklinde yazdı.

İşte o ağlatan yazı:
"Zor günlerden geçiyoruz. Gerek ülke, gerekse birey olarak. Ne okuduklarımız mutlu ediyor bizi, ne dinlediklerimiz. Paylaşmak istediğim şeyler içinse hayat koşuşturması, mücadelesi ve zorunluluklarından zaman yok...
2012 her şeyi gözden, yürekten geçirdiğimiz bir yıl oldu. Düşüncelerin bol olduğu, her şeyi tarttığımız, kararlar aldığımız, yollar çiziğimiz, kayıplar yaşadığımız, nefessiz kaldığımız...
Belki yalnızlığı keşfettik, keyif aldık; yapacaklarımızı fark ettik, peşinden gitmek istedik; dar geldi durduğumuz yerler, başka yerlerde olmak istedik, kendimiz için yaşamak istedik; becerdik ya da beceremedik, sahip olduklarımızı fark ettik, hayat güzelliklerini sundu şükür ettik, hayat zorluklarını sundu ve biz güçsüz aldık...
Hayatımın en zor 2 yılını atlattım, derin yaralarla...
Çocuğumla sınandım, sevdiklerimi kaybettim ardı ardına, güçsüz, nefessiz kaldım...

Bunları neden mi yazdım şimdi sana? Dedim ya, ilk yazımda hayatın her anı bir melodi.

26 Ekim 2012 Cuma

Bayram konseri


Ajda Pekkan, bu akşam Kıbrıs’taki Savoy Otel’de sahneye çıkıyor.

Magazin Haber Servisi


Süperstar’a konserde Behzat Gerçeker yönetimindeki ENBE Orkestrası eşlik edecek. Pekkan’ın performansının ardından eğlence orkestra solistlerinin şarkılarıyla sürecek.

Çalışma arkadaşım


Cem Özer, önceki gece Bebek’te sarışın bir kadınla görüntülendi.


Bir büfeden yiyecek alıp aracına binen Özer, o sırada patlayan flaşlarla neye uğradığını şaşırdı. Panikleyen televizyoncu, “Hanımefendi çalışma arkadaşım. Programdan çıktık, kendisini evine bırakıyorum. Yanlış bir şey yazmayın” dedi

Optimum (AYŞE ÖZYILMAZEL)


Ara mevsim yazık ki böyle...

Magazin Haber Servisi


Ne giyeceğimizi şaşırıyoruz.
Ev-sokak giysisi arası bir yerlerde dolanıyoruz.
Kötünün iyisini tutturabilirsek ne âlâ.

O SAHNELER İÇİN İKNA EDİLMEM GEREKTİ


Nicole Kidman, usta yönetmen Stanley Kubrick'in son filmi Eyes Wide Shut'ta (Gözler Tamamen Kapalı) o dönem evli olduğu Tom Cruise ile oynadığı cüretkar sevişme sahneleri hakkında ilk kez konuştu.

Hollywood Reporter dergisine konuşan Kidman, 1999 tarihli filmin sevişme sahnelerinde oynaması için Kubrick'in kendisine uzun süre dil döktüğünü ve bu şekilde ikna olduğunu söyledi.
Kidman daha uç bazı sahnelerin ise montaj odasında kesilerek çöpe gittiğini de belirtti.

Güzel oyuncu, o sahnelerin çekimi sırasında kendini güvende hissettiğini de vurgulayarak "Bu sahnelerin cinselliği sömürdüğünü ve entelektüel olmadığını düşünmüyorum" dedi.

Kidman, "Stanley Kubrick, kadınlara erkeklere olduğundan daha faklı davranıyordu. O da kız çocuğu babasıydı ve bana da bir baba gibi davrandı" dedi.
Kidman, Tom Cruise ile evliliğinin bu film yüzünden yıkıldığı iddialarını da reddetti.

"İnsanlar bu filmin, bizim evliliğimizin girdiği yıkım sürecinin başlanğıcı olduğunu düşünüyor. Ama bence böyle değil" diye konuştu. Arthur Schnitzler'in romanından uyarladığı Eyes Wide Shut, Stanley Kubrick'in 1999'daki ölümünden önce çektiği son film.

Bu kez aldatmıyorum


Kısa süre önce “Eski eşimi (Hülya Avşar) çok aldattım” açıklamasıyla gündeme gelen Kaya Çilingiroğlu, önceki gün Nişantaşı’ndaki bir kafede bir kadınla sohbet ederken görüntülendi.


Fotoğraflarını çeken basın mensuplarını yanına çağıran Çilingiroğlu, “Aman yanlış bir şey yazmayın. Hanımefendi mekânın sahibi, benim de çok yakın dostum. Ben sizin ne aradığınızı çok iyi biliyorum ama bu kez aldatmıyorum” dedi. İkili daha sonra objektiflere gülümseyerek poz verdi.      

Tarkan mazeret bildirdi


“Orhan Gencebay ile Bir Ömür” konseriyle ilgili dedikodulara Sevim Emre’den yanıt geldi.


Önceki gün Nişantaşı’nda görüntülenen Orhan Gencebay’ın hayat arkadaşı Sevim Emre, “Orhan Gencebay ile Bir Ömür” konseriyle ilgili dedikodulara yanıt verdi. Emre, “Geceye katılmayanlar kendi çapında haklı. Ben elimden gelenin fazlasını yaptım ama Orhan Baba’dan bir çiçek bile gelmedi” diyen Demet Akalın’ın espri yaptığını söyledi: “Demet bayram için Milano’ya gitmiş. Kız haberi görünce beni aradı. Haberlere çok üzülmüş. Espri yaptığını söyledi. Açıklamalar doğru ama sadece espri yapmış. Konu Orhan Gencebay olunca, hemen espri başka yere çekiliyor.” Tarkan’ın geceye katılmak için para istediği iddiasının da doğru olmadığını söyleyen Emre, “Tarkan geceye katılamayacağını Orhan Abisine söyledi. Telefon açıp mazeretini bildirdi. Bu iddialar hiç hoş değil. Orhan Gencebay’ın para düşkünü biri gibi gösterilmesi çok yanlış. Şu an hiçbir şey yapmasa, yedi sülalesine yetecek kadar parası var” diye konuştu. Albüm satışlarının iyi gittiğini belirten Emre, “Biz bu albümü beş yıl önce yapmaya karar vermiştik. Ama Orhan çok zor olacağı için vazgeçmişti. Daha sonra Polat Yağcı çok ısrar etti. Sonuçta güzel bir albüm oldu. Bunu Türkiye’de hiçbir sanatçı yapamaz. Belki ilerleyen yıllarda Sezen Aksu yapabilir” dedi.              

O günden beri Cem'le görüşmüyoruz


Herkes “Recep İvedik”in dördüncüsünü beklerken Şahan Gökbakar “Celal ile Ceren” adında absürt bir romantik komediyle ocak ayında izleyici karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Yeni film öncesi Şahan Gökbakar’la yapım şirketi Çamaşırhane’de buluştuk ve siyasetten özel hayatına kadar birçok şey konuştuk. Şahan’ın özellikle Cem Yılmaz, Altın Portakal, hayatına katmak istediği kadın modeli ve orta sınıf görüşlerine dikkat diyorum. Ama hepsi bugüne sığmadı, yarın kaldığım yerden devam edeceğim. Herkese iyi bayramlar, iyi okumalar!


Yeni filmin sloganı “Herkesin bir Ceren’i vardır”. Buradaki Ceren’i biraz kürkçü dükkanı gibi algıladım. Doğru mu?

- Evet doğru. Herkesin hayatında bazen değerini bilmediği, hatta sevgisinden sıkıldığı, ama çok alıştığı biri mutlaka vardır. Bu film aslında çocukluktan beri çok yakın olduğum, beraber büyüdüğüm bir kız arkadaş grubundan çıktı. Onlara 3G diyorum; Gözde, Gizem, Gülce... Bir gün hep beraber pazar kahvaltısı ediyoruz. Bir tanesini erkek arkadaşı terk etmiş. Onu konuşuyorlar, ama nasıl! Çocuğu gömdüler, lime lime yediler. Küçüklükten beri tanıdığım o saf, sessiz kızların bir anda başka bir şeye dünüştüğünü gördüm. Dedim ki, “Hakikaten böyle mi olsun istiyorsunuz”... “Evet” dediler, “Çocuk acı çeksin, yerlerde sürünsün istiyoruz”. Böyle bir film yapılmalı dedim. Kız çocuğa beddua etse ve çocuğun başına ondan sonra bin türlü şey gelse. Yani çocuğun Allah belasını verse! Bu filmle ilgili ilk kıvılcım orada yandı yani.     

    
Bir tür kızların intikam filmi mi bu?    

- Evet, kızlar filmi izlerken, “Oh canıma değsin, daha beter ol” diyecekler. Ama Celal karakteri de saf bir karakter olduğu için insanlar onu da sevecek.

KAYBOLAN ORTA SINIFA FİLM YAPIYORUM!

Fragmandan anladığım kadarıyla komedisi ağır basan bir romantik komedi bu...

- Aynen öyle. Mevcut Amerikan romantik komedilerine göre daha komik, daha absürt. Sonuçta bizim toplumun kendi dinamikleri var. Aslında bu film, daha önceki filmlerim gibi Türkiye’de kaybolmuş orta sınıfa yönelik... Özal döneminde başlayan ve sonra yok olan bir sınıf. Bir kısmı zengin sınıfa tutunmaya çalıştı, bir kısmı da iyice fakirleşti. Sinemada genelde o sınıfa yönelik işler yapılırken sonra bunun bittiğini görüyoruz. Ta ki benim yaptığım filmlere kadar. Ben tekrar bu sınıfa yönelik bir iş yapmaya çalıştım. “Recep İvedik” serisi ve son olarak “Celal ile Ceren” filminde...

Özal dönemini yaşayan kuşaktansın. O dönemlerle bugünleri karşılaştırır mısın? Mesela o döneme ait en çok neyi özlüyorsun?

- Çocukluğuma baktığımda sanki Sovyetler Birliği’nde büyümüş gibi hissediyorum! Biz küçükken Commodore vardı. Efe diye bir arkadaşıma gidip onu oynamak acayip bir mutluluktu. Sonra o Commodore oldu Amiga. O da bizde yoktu! İlker diye bir arkadaşımda vardı. Ona gidip Amiga oynamak acayip bir zevk olmaya başladı. Sonra annem ilk bilgisayarı aldı. Şimdiki çocukların hiçbir şeyden bu tür hazlar aldığını düşünmüyorum. Çünkü doğduklarında ellerinde iPhone, iPad oluyor.

ERDOĞAN’IN HER YAPTIĞINA KATILMIYORUM, AMA...

Özal’ı sever miydin?

- Benim için sadece tonton bir adamdı. Ama bizim evde sürekli siyasi tartışmalar yapılırdı. Annem, halam, dayım; hepsi ODTÜ’lüdür. Dünyaya sol cenahtan bakarlar. Çok yakın arkadaşları ise sağcıydı. Aralarında siyaset meydanı kıvamında tartışmalar olurdu, ben de dinlerdim. Ben liberal bakıyorum dünyaya. Bireyselliğin ön planda olmasından yanayım. O yüzden Özal’la başlayan gelişim sürecini doğru buluyorum. Tek kanallıdan çok kanallıya geçmek, cep telefonları filan, güzel.

Tayyip Erdoğan’ı nasıl buluyorsun?

- Bir liderin her yaptığına, söylediğine, görüşüne katılmak zorunda değilsin. Ama beğendiğin şeyler varsa, mesela ekonomi iyiyse... Sonuçta iyiye gidiş var. Tabii ki bir şeyler dönüşürken çeşitli sıkıntılar çekilecek. Bu sıkıntılar geçince ülkenin farklı bir yerde olacağını düşünüyorum.

Umutsuz bir kesim de var. Sen umutlusun?

- Hiç umutsuz değilim. Gayet umutluyum. Her yapılanı, düşünceyi onaylamak mümkün değil, ama ekonomiden memnunum.

Mizahında siyasi taşlama yapmayı hiç düşündün mü?

- Hayır, onun yerine insani taşlama yapmayı daha doğru buluyorum. İnsanın tabularıyla, alışkanlıklarıyla dalga geçmeyi seviyorum. Eskiden yapılan o lider taklitleri, skeçler benim tarzım değil. Zeki-Metin’in, Levent Kırca’nın yaptıkları gibi...

Çok izole mi yaşıyorsun? Ne okursun, ne izlersin?

- Yoo, çok izole yaşamıyorum. Kitap okumayı seven biri değilim. Ama internetten çok şey okurum. Her türlü saçma sapan şeyi. Onun dışında çok fazla gözlem yaparım. 10 kişilik bir masaya oturalım. Kimin ne konuştuğunu ertesi gün sana anlatabilirim. Dinlenmek için PlayStation oynuyorum. En son Happy diye bir belgesel izledim. Çok şey öğrendim oradan.

Ne gibi?

- Mesela, Hindistan’da teneke evde yaşan bir adamın Amerika’da milyon dolar kazanan bir adamdan daha mutlu olduğunu ortaya çıkarıyorlar belgeselde.

Ama bu çok klişe...

- Evet, ama “çok para mutluluk getirmez” diyor Hintli adam. İnsanı uzun süreli mutlu eden üç şey varmış. Biri, aile ve sosyal çevreyle geçirdiğin zaman. İkincisi, toplum ve insanlık için bir şey yapmak... Üçüncüsü ise kişisel gelişim. Mesela bir müzik aleti çalmayı öğrenmek gibi.

Bu durumda sen mutlu musun?

- Evet mutluyum.

Depresyona girdiğin oluyor mu?

- Dönemlik olabilir, ama uzun süreli depresyon hiç olmadı. Antidepresan da kullanmadım, psikoloğa da gitmedim.

BANA TAHAMMÜL EDECEK KADINI BULMAM ZOR!

Şu anda hayatında bir Ceren var mı?

- Yok, çünkü bana tahammül edecek birini bulmam zor.

Neden?

- Benim yaşantıma tahammül edemez. Annem de öyle demişti, “Seninle hiçbir kadın evlenemez”.

İyi de evlenmen gerekmiyor, sevgili olursun...

- Ama Ceren’ler genelde evlenmek istiyor! Benim hayatım evlilik için çok zor. Öğleden sonra 15.00’te uyanıyorum, böyle evlilik olur mu?

Belki o saatte uyanan bir Ceren bulursun...

- O zaman olabilir! O zaman da rezalet bir evlilik olmaz mı ya! Neyse hayat bu, belli olmaz. Çünkü baba olmayı çok istiyorum. Hatta birkaç tane çocuğum olsun.

“Ceren’ler evlenmek ister” dedin. Evlenmek istedikleri için mi kaçıyor erkekler Ceren’lerden?

- Evet, çünkü insanlar artık her şeye çok kolay sahip oluyor. Dolayısıyla kimsenin kimseye eyvallahı yok. Şu anda kadınlar, “e yeter, çeker giderim” diyor, erkekler de “ne uğraşıcam abi, benim hayatım iyi” diyor. Ortak noktada buluşamıyorlar.

Kendi Ceren’ini tarif eder misin?

- Benim için Ceren, evliliği ve anne olacak kadını temsil ediyor.

O zaman kafanda “evlenilecek ve eğlenilecek kadın” ayrımı var...  

- Net bir şekilde ayırmıyorum, ama herkese aynı gözle bakıp sonradan fikrimi değiştirdiklerim oluyor! Benim evleneceğim Ceren’im şöyle olmalı: Bir gün bu hayattan gittiğimde sahip olduğum her şeye çok iyi bakabilecek bir kadın. Annem böyledir mesela...

Annen gibi birini istiyorsun?

- Ya tam değil. Annemin de hoşuma gitmeyen yanları var tabii. Ama mantalite olarak annem gibi olmalı, evet. Çok güçlüdür annem. Babamın ölümünden sonra kendini bize adadı. O yüzden benim için kıymetlidir.

KİMİ SAÇ SAÇA KAVGA ETTİ KİMİ AĞIZ DALAŞINA GİRDİ
cem yılmaz’la hep görüşürdük neden böyle yaptı ki?

Sanki Cem Yılmaz’la aranızda sürekli bir itiş kakış var gibi. Doğru mu?

- Bu bir satış stratejisi aslında. BMW varsa Mercedes’in de mutlaka olması gerektiği gibi. Ya da Cola varsa Pepsi’nin de var olması gibi. Bu ikisi birbiriyle illa ki çarpışacak. Dünyada da böyle, bizde de. Gülben-Hülya gibi. Böyle bir ikili mutlaka yaratılır. Bu ikilinin bundan hiç haberi de olmayabilir. 

Açıkçası böyle bir şey yaratılmış olduğundan haberim yoktu. Bir sabah gazeteyi açtım ve benim hakkımda Cem’in ağzından şöyle bir şey okudum: “Şahan umduğum gibi çıkmadı!” tv8 zamanlarında gelecek vaat ediyormuşum da, sonradan fıs çıkmışım gibi şeyler... Böyle düşünüyorsa bile kendisine saklamalıydı.

Aslında fikrini açıklayabilir, ama galiba üslubu biraz bilirkişi kıvamında olmuş...

- Evet, bir de niye durduk yerde böyle bir şey söylüyor ki? Çünkü muhabbetimiz de vardı. Görüşürdük, mesajlaşırdık. Benim tv8’deki programıma katılmıştır. Kendi isteğiyle yaptı bunları... Böyle bir arkadaşlığımız vardı yani.

Abilik mi yapıyordu acaba?

- Bilmiyorum, ama ben abilik yapılacak biri değilim! Doğduğumdan beri kendi hayatımda hep abi olduğum için buna ihtiyacım yok. O güne kadar kimse hakkında hiçbir şey söylememeyi benimsemiş biriyken o röportajı okuyunca konuşmaya karar verdim. Tam kuralına göre oynadım yani. Onunla ilgili görüşlerimi anlattım ben de başka bir röportajda. Daha sonra iplerimiz koptu. O günden beri görüşmüyoruz. Bir yerde karşılaştığımız zaman, “Naber, nasılsın” deyip geçiyoruz. Tam İstanbul muhabbeti yani!

Sosyal maske yani...

- Evet, İstanbul’da böyle bir şey var. Birbirini tanıyan, kim olduklarını bilen iki insan aynı ortama gelince birbirine “merhaba” demiyor. Ama ikisinden biri, birazcık daha güçsüz olan mı diyelim, “Abi nasılsın?” dediği anda karşıdaki abartılı bir şekilde dönüp “Ya naber? Sen nasılsın?” filan diyor. E az önce gördün, kafanı çevirdin. O neydi? Garip bir ruh hali. Bizim Cem’le ilişkimiz de bu İstanbul düzleminde ilerliyor.

Peki ilk selamı kim veriyor? 

- Ben derim genelde.

Bu senin Ankaralılık yanından kaynaklanıyor galiba...

- Evet, evet olabilir...

Peki böyle olmasına üzülüyor musun?

- Üzülmüyorum, öyle duygusal yoğunluk barındıran bir arkadaşlık değildi.

Çocuğu olduğunda aradın mı?

- Yok aramadım. Ünlüler grubundan da arkadaşım azdır. Şafak Sezer’le, Ata Demirer’le görüşürüm. Sosyal alanlarda sürekli görüştüğüm insanlar ünlü değil. İçinde bulunduğumuz camia beni tatmin etmiyor, aksine yoruyor. Bu yüzden İstanbul’da ilk palazlanmaya başladığımda Ankara’daki arkadaşlarımı aradım. “Oğlum gelin buraya, ben kötüyüm” diye. Hepsi geldi, yerleşti. Benimle çalışmaya başladı.

MARAKEŞ'TE 14 SENE


Ayşegül Tecimer’in eşi Mete Deniz, yurtdışında önemli başarılara imza atmış bir mimar... İstanbul-Londra hattında yıllarca mekik dokuduktan sonra Fas’a yerleşen, 14 yıldır Marakeş’te bulunan Deniz, Elle Decoration dergisine oradaki hayatını ve mimari tarzını anlattı.


Öncelikle Mimar Mete Deniz’i yakından tanımak isteriz...

- Ankara Atatürk Anadolu Lisesi’nin ardından 1994’te İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni bitirdim. Birkaç sene Vakko’daydım, arkasından serbest olarak çalıştım. Sonra Miami Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde master programına katıldım. İlk işimden bugüne mimarlık alanında yaptığım araştırmalar, projeler, özellikle Marakeş’te geçirdiğim yıllar da eğitimimin önemli parçaları tabii...

Marakeş’e geleli 14 yıl olmuş. Dünyanın en büyük şehirlerinde yaşadıktan sonra size Marakeş’i sevdiren ne oldu?


- Gerçekten de Marakeş çok sevdiğim ve Türkiye’dekiler de dahil, hayatımda en uzun süre kaldığım şehir. Yves Saint Laurent, Jean Paul Gaultier, Claudio Bravo, Palomo Picasso gibi dünyaca ünlü isimler, sanatçılar, Rotschild, Getty, Agnelli, Krupp gibi önemli aileler de burayı sevmiş, Marakeş’te birbirinden güzel evler yaptırmışlar. Hatta en çok burada zaman geçirir olmuşlar. Burada özellikle sanata ve kültüre ilgisi olanları çeken, bir çeşit mıknatıs etkisi yapan pek çok özellik var. Parlak güneşi, palmiyeleri, muhteşem iklimi, Avrupa’ya yakınlığı, insanlarının sakin ve güleryüzlü olması, mimarisi burayı çok çekici bir hale getiriyor. Bu yüzden birçok sanatçı, film yıldızı ve işadamı gittikçe artan bir süreklilikle Marakeş’e geliyor.

FAS TEKNİĞİYLE İMKANSIZ SANILANI BAŞARMAK MÜMKÜN

Marakeş’te bugüne kadar hangi projelere imza attınız?

- İlk geldiğim yıllarda beni en çok heyecanlandıran, eski şehir Medina’da yaptığım birkaç restorasyon projesi oldu. Bu restorasyonlar daha önce bilmediğim geleneksel malzemelerin nasıl en iyi şekilde kullanılacağını öğrenmeme yardımcı oldu. Daha sonra Ayyadi Sarayı’nın mahkemesinin ve Palais Soleiman’ın yoğun renovasyon ve restorasyon projeleri oldu. Ardından Palmeraie semtinde, palmiye ormanlarının içinde, benim buradaki ilk müşterimin 250 bin m2’lik arsasına Alhambra Sarayı ile Topkapı’yı buluşturan bir ev yaptım. Aynı müşterim için tekrar Palmeraie’de yapımı 3,5 yıl süren ve bahçesinde de Türk hamamı bulunan bir butik otel projem oldu.

Marakeş’teki mesleğinizle ilgili ilginç bir keşfinizi bizimle paylaşır mısınız?

- Marakeş’te bizi çok ilgilendiren keşiflerimden ilk aklıma gelen Zelijler, yani bizdeki adıyla çiniler. Benim her seferinde kullanmaktan büyük zevk duyduğum bu malzeme, bizde XVI. yy’da tarihe karışırken, Marakeş’te hâlâ kullanılıyor. Fas’ta keşfettiklerimle bir Sırçalı Medrese’yi, Niğde Gök Medrese’yi ve bu tip restorasyonu imkansız zannedilen eserleri aslına uygun restore etmek kesinlikle mümkün. Eğer restore edilirse bütün dünyadan ziyaretçileri akın akın ülkemize çekebilecek önemde ve güzellikte eserler üstelik.

Fas mimarisi ile Osmanlı mimarisi arasında bir benzerlik, bariz bir etkileşim var mı?

- Bu bence çok önemli bir konu. Bu güzel soruyu harcamamak adına çok kısa şekilde şunu söyleyebilirim: Sadece İslam mimarisini değil, bütün dünya mimarisini derinden etkileyen öneme ve potansiyele sahip, çok farklı olduğu halde prensipte aynı olan ve birbirini çok etkilemiş iki mimari gelenekten bahsediyoruz.

ÜLKEMİZDE MİLLİ  MİMARİDEN SÖZ ETMEK İMKANSIZ

Uzaktan baktığınızda Türkiye’deki mimari gelişmeler hakkında neler söylemek istersiniz?

- Dost acı söyler sözünün bana verdiği cesaretle cevap vereceğim. Mimari bence kültürün bir yansıması, bir sonucu, hatta ileriki jenerasyonlara bırakılan bir kültür mirası. Milli kültürü olmayan ülkeler, diğer kültürlerin etkisinde kalarak zamanla yok olur ve tarihe gömülür. Ne yazık ki ülkemizde milli bir mimariden bahsetmek de imkansız... Ayrıca restorasyon işlerini, kültürden nasibini almamış inşaatçıların elinden alıp akademik boyutlara taşımanın vakti çoktan geldi.

CANLI YAYINDA GÖZYAŞLARI


CANLI YAYINDA GÖZYAŞLARI

Canlı yayınlar sırasında ekranlarda hiç beklenmeyen, önceden hesaplanmayan olaylar yaşanabilir. Bazen bir gaf bazen de küçük bir yayın kazası olur bu. Ama bazen öyle anlar yaşanır ki, bazen konuklar bazen de sunucular canlı yayında olduklarını bilseler de yaşadıklarını duygu yoğunluğunu saklamayı başaramazlar, milyonların önünde gözyaşlarını serbest bırakırlar. İşte TV ekranlarında duygularına hakim olamayıp gözyaşlarına boğulan ünlüler.




YILMAZ MORGÜL

Ünlü şarkıcı Yılmaz Morgül önceki gün konuk olduğu bir televizyon programında canlı yayında gözyaşlarına hakim olamadı.

Morgül, programda bir şarkı seslendirdikten sonra yaşadığı anısını şu sözlerle anlattı;



"Bir gün Mardin'de sınır karakolundayken toprak mevzilerden birisine kamuflaj kıyafetleri giyerek girmiştim.
Orada bir asker arkadaşım 'Bir gün televizyona çıkarsan bana 'Hani o bırakıp giderken seni' şarkısını okur musun' demişti. Çok etkileniyorum ben bu durumlardan. Allah bütün hepsine sabırlar ihsan etsin. Düşünün, o kadar özenerek yetiştirip 20 yaşına getirdiğiniz evladınızın bir gün cenazesi geliyor kapınıza. İnanın sırf bu yüzden baba bile olmak istemiyorum."

MÜJDE AR

Canlı yayında milyonlarca kişinin gözleri önünde ağlayanlardan biri de Müjde Ar.

Ar'ı gözyaşlarına boğan olay şöyle gelişti. TRT 1'de yayınlanan Altın Adımlar yarışmasının konuk jüri üyesi olan Kubat, Müjde Ar'ın annesi rahmetli Aysel Gürel'in sözlerini yazdığı bir türkü okudu. Türküyü dinlerken bir hayli duygulanan Müjde Ar, gözyaşlarını tutamadı ve herkesi hüzünlendiren şu konuşmayı yaptı: '1954 senesi 21 Haziran günü... Annem İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda Molier'in 'Cimri' oyununu oynuyor. Bana 8 aylık hamile sahnede sancısı tutuyor ve itfaiye arabasıyla doğuma gidiyor. Canım anneciğim ruhun şah olsun, bizlerin göbeği sahnede kesildi. Onsuz ilk doğum gününü de ben sahnede kutluyorum.'


ÇİĞDEM SAVAŞ

Eski Başbakan Tansu Çiller`e benzemek için bıçak altına yatan manken Çiğdem Savaş, Kanaltürk`te Doğa Rutkay`ın `Herşeyi Söylemek Mümkün` programında gözyaşlarına hakim olamadı.

Kanal 1`de yayınlanan bir magazin programında, 3 yıl önceki bir ilişkisinin gündeme getirilmesi ve estetik operasyonuyla yeniden gündeme gelmeye çalıştığı, reklam yaptığı iddiaları üzerine konuyla ilgili dava açtığını anlatan Çiğdem Savaş, Kanal 1 Magazin Müdürü Reşat Balcıoğlu ile tartıştı. Canlı yayına telefonla bağlanan Balcıoğlu`nun kendisi için `Reklam yapmak için haber olmak için kapımı aşındırdı` iddiaları nedeniyle böyle bir dava açtığını anlatan Çiğdem Savaş ile Balcıoğlu arasında yayında anlaşmazlık yaşandı.

Bu olay üzerine canlı yayında zor anlar yaşayan Çiğdem Savaş, yüzünü çevirerek ağladığını göstermek istemedi ancak gözyaşlarına da hakim olamadı. Savaş, `Ağlamak istemiyorum, sonra ağladı diyorlar` diyerek hıçkırıklara boğuldu.

NESLİHAN OYAL

Bir dönem ünlü şovmen Beyaz'ya aşk yaşadığı iddia edilen Neslihan Oyal, konuk olduğu 'Orada Neler Oluyor' programında gözyaşları içinde özür diledi.

Oyal "Beyaz ile aşk yaşadığımı söylemem büyük hataydı. Oysa ki onu tanımıyorum bile. Büyük bir yalan ve yanlış içindeyim. Aptalım ben. O kadar utanıyorum ki yaptığımdan, 'yer yarılsın içine gireyim' istiyorum. Bu yalan için Beyaz'dan ve gazetecilerden özür diliyorum. Ama inanın şöhret uğruna yapmadım. Birilerinin tuzağına düştüm. Ailem bile bana sırtını döndü. Adresimi ve telefon numaramı değiştirip yok olmak istiyorum" derken gözyaşlarına hakim olamadı.


ESRA BALAMİR

Güzel yıldız Esra Balamir, katıldığı ‘Orada Neler Oluyor’ programında gitmediği doktor kalmadığını söyleyerek "Yarın bana ne olacak bilemiyorum bu belirsizlik beni yıktı’’ dedi.


ESRA EROL

Esra Erol’la İzdivaç programının sunucusu Erol evlendirdiği bir çiftin çocuk sahibi olacağını canlı yayında öğrenince gözyaşlarına boğuldu... Stüdyoya gelen çift mutlu haberi Esra Erol'a açıklayınca, sempatik sunucu "Programın ilk bebeği geliyor" dedi ve stüdyoda duygulu anlar yaşandı.


ÇAĞLA ŞIKEL- SERPİL ÖRÜMCER

Çağla Şıkel de Alişan'la birlikte sunduğu Herşey Dahil programında gözyaşlarına hakim olamadı. Programına konuk olan bir zamanların "bayan bacak" lakaplı sanatçısı Serpil Örümcer bu sabah konuk olduğu "Herşey Dahil" programında gözyaşlarına mani olamadı..


ALİŞAN

Kızı Fulya ve kendisinin yaşadığı zorlukları anlatırken bir anda gözyaşlarına boğulan Serpil Örümcer, Alişan'ı da ağlattı.


PETEK DİNÇÖZ

Eski eşi Can Tanrıyar'ın sunduğu Can'lı Hayat programında Dinçöz gözyaşlarını tutamadı. Bunun nedeni ise Tanrıyar'ın sorduğu sorulardı.


ESRA CEYHAN

Ceyhan, televizyon ekranlarının en çok ağlayan ünlüsü unvanını çoktan kazandı.Bazen bir bebek, bazen bir acı anı Ceyhan'ın gözyaşlarının sel olmasına yetiyor.






AĞZI AÇIK İZLEDİ VE

Show TV ekranlarında yayınlanan "Saba Tümer'le Bugün" programına ünlü ilahiyatçı yazar Yaşar Nuri Öztürk damgasını vurdu. Öztürk'ün şarkıya başlamasıyla Saba Tümer şaştı kaldı. Öztürk'ün uşşak makamındaki performansını ağzı açık izleyen Tümer, yerinden kalkarak Öztürk'ü öptü. Ve "tüylerim diken diken oldu ne yaptınız siz hocam" dedi. İşte o anlar...